Haber

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Personeli ve Öğrencileri: “Tıp Fakültesi Binaları Depreme Dayanıklı Değil”

HABER: FAHRETTİN ÖZTÜRK – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görev yapan hekim, sağlık çalışanları ve öğrenciler, hastane önünde yaptıkları açıklamada, hastane binalarının depreme dayanıklı olmadığını iddia etti. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (SES) Aksaray Şube Başkanı Ersoy Adıgüzel, “İstanbul Tıp Fakültesi ölüyor. İstanbul Tıp Fakültesi binaları depreme dayanıklı değil. İstanbul’da olası bir depremde zaten ayakta olan sağlık çalışanlarını bulamazsınız. Yaralıları tedavi etmek için bekliyoruz.” .

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi çalışanları ve öğrencileri bugün hastane önünde basın açıklaması yaptı. Hastane binalarının depreme dayanıklı olmadığını öne süren SES Aksaray Şube Başkanı Ersoy Adıgüzel, şunları söyledi:

“İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ZORLUK: İstanbul Tıp Fakültesi ölüyor. İstanbul Tıp Fakültesi binaları depreme dayanıklı değil. İstanbul’da olası bir depremde şimdiden yaralıları tedavi etmek için bekleyen sağlık çalışanlarını bulamayacaksınız. Lütfen bir an önce hizmeti durduralım, İstanbul Tıp Fakültesi’ne adım atmak için değil, yapıları koşan adımlarla yeniden yapılandırmak için bir önerimiz var. Ama başka bir hastanede hizmete devam etme teklifimiz de var.

GÜVENSİZ ORTAMLARDA ÇALIŞIYORUZ: Hepimiz dertliyiz. Hepimiz gerçekten parmak uçlarımızda çalışıyoruz, inanılmaz ortamlarda çalışıyoruz. Hastalarımıza hizmet verirken can güvenliğinin olmadığı durumlarda canımızı dişimize takarak çalışıyoruz. Sarsıntı sırasında hastalarını yanından ayırmayan ve hastalarını dışarı çıkaran hemşireler gördük. Biz böyle bir nesiliz. Türkiye’nin gözbebeği İstanbul Tıp Fakültesi Çapa’nın da yok edilmesini istemiyoruz.”

İstanbul Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim Dalı ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hacer Ayşen Yavru, şunları söyledi:

“BURADAN NASIL CANLI ÇIKABİLECEĞİMİZE DAİR UMUT YETİŞTİRMEK İÇİN BURADAYIZ: Ne yazık ki tarifi mümkün olmayan bir acıyla yeniden beraberiz. Bu elbette onları unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Ancak ister istemez biz; beklenen, yaklaşan Marmara depremini hatırlattı. Bulunduğumuz hastaneyi, evimizden çok yaşadığımız yeri sağlamlaştırmak ve buradan nasıl canlı çıkacağımıza dair umut beslemek için buradayız.

EN KISA ZAMANDA ONAYLANMALIDIR: Hem Cerrahpaşa hem de İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Yerleşkesi bir an önce güçlendirilmelidir. Arkadaşlarımızın da belirttiği gibi başka bir yere taşınarak Hasdal yapılana kadar canımızı nasıl güvence altına alacağız bilmiyorum. Sıradan İstanbul’da yaşıyoruz, sürekli burada değiliz ya da evlerimizin ne kadar güvenli olduğunu bilmiyoruz. Nerede olacağımızı bilmiyoruz ama sonuçta bu kadar hastanın geldiği, bu kadar öğrencinin çalıştığı, bu kadar insanın çalıştığı bir yerin bir an önce güvence altına alınması gerektiğini düşünüyorum.”

“TÜRKİYE’NİN TEMEL TIP FAKÜLTESİ BU DURUMDA OLMAMALIDIR”

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Deniz Açıkgül, hükümete, Cumhurbaşkanı’na, Sağlık Bakanlığı’na ve YÖK’e (YÖK) açık çağrıları olduğunu belirterek, “Türkiye’nin ilk tıp fakültesi kurulmalı” dedi. İlk tıp fakültesi, en temel tıp fakültesi ve hastanesi çok daha uygun yerleri hak ediyor. Daha inançlı binalarda, depreme karşı daha dayanıklı binalarda ve çok daha kaliteli sağlık hizmetlerinde hak ettiğimiz değere ulaşabilmemiz için tüm yetkilileri harekete geçmeye davet ediyorum.”

ORTAK İSTEKLER OKUYUN

Açıklamaların ardından Ersoy Adıgüzel, “Ülkemizde Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremin ardından İstanbul için de önemli uyarılar yapılıyor. Bu kapsamda İstanbul Tıp Fakültesi ile ilgili taleplerimizi iletiyoruz” diyerek ortak noktalarını sıraladı. aşağıdaki gibi talep eder:

“26 Eylül 2019’da meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından, monoblok binada ve diğer bazı binalarda ağır hasar olduğu ve bazı binaların daha önce mühürlendiği, ancak daha sonra herhangi bir güçlendirme çalışması yapılmadan yeniden açıldığı söylentisi doğru mu?

Monoblok binanın eksi üçüncü katındaki kolonlarda gözle görülür çatlaklar binanın güvenliğine zarar verir mi? Değilse, bilimsel desteği nedir?

26 Eylül 2019 tarihinde meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki deprem sonrası binalara ilişkin hasar tutanakları, ilk tutanak ve itiraz edildiğinde verilen diğer raporların örneklerinin paylaşılmasını rica ederiz.

Şimdiye kadar binalarda depreme dayanıklılık denetimi yapıldı mı? Yapılırsa test sonuçlarının paylaşılmasını istiyoruz.

Binaların üretim ve kontrolünde görev alan işçinin nitelikleri nelerdir? ve kontrollerde hangi bilimsel yöntemler kullanıldı? Ayrıca binalar için yeni bir titreşim dayanıklılık testi talep ediyoruz.

Binaların denetimi sırasında hazırlanan tüm raporların, imzalayan işçilerin isimleri de dahil olmak üzere görünür bir biçimde paylaşılmasını istiyoruz.

Özellikle yıkılma durumunda binaya zarar verebilecek yan ve arka binaların darbe dayanımı ile ilgili kontroller yapılmış mı? Yine bu binalarla ilgili 26 Eylül 2019 depremi sonrası hazırlanan hasar tutanaklarını paylaşmak isteriz.

Kontroller sonucunda bu binaların riskli olduğu raporlarda belirtilirse acilen tüm sağlık çalışanlarımın ve hastalarımın tahliyesini talep ediyoruz.

Hasdal Yerleşkesinin inşaatı için bugüne kadar sağlanan mali kaynaklar nelerdir? Tüm dönüşüm ve yapım sürecinin periyodik olarak şeffaf bir şekilde bu kaynakların nasıl kullanıldığına dair bilgilerle birlikte paylaşılmasını talep ediyoruz.

Hasdal Yerleşkesi’nde yürütülen şantiye ile ilgili TOKİ’nin inşaatı yavaşlattığı, durdurduğu vb. söylentileri doğru mu? Bu sürece dahil olan taşeronların isimleri nelerdir?

Devletimizden o tarihte bitirilemeyeceğine dair açıklama yapılmadan, deprem sigortası olmayan bu binalarda inşaatı durdurmak ve bizi çalışmaya zorlamak gerçekçi değil. Güvenlik, devletin sağlaması beklenen en değerli hizmetlerden biridir. Gereğinin bir an önce yapılmasını ve inşaatın verilen tarihte bitirilmesini talep ediyoruz. Endişe ve endişelerimizi gidermenin en somut yanıtı, inançlı bir çalışma ortamı sağlamak olacaktır. Fakülte yönetiminden ve devletimizden; İnanç binalarında hizmet verebilmek için çalışanlarımızın, öğrencilerimizin ve hastalarımızın can güvenliğini sağlayacak tedbirleri almalarını, net, somut ve acil önlem almalarını talep ediyoruz. Artık adım atmak değil, adım adım analiz üretmek istiyoruz.

DEKANIMIZIN DOĞRU İNANÇLA ÇALIŞTIĞINI BİLİYORUZ: Dekanımızın inşaatları bir an önce bitirmek için iyi niyetle çaba sarf ettiğini ve şahsi menfaatlerini seferber ettiğini biliyoruz. Ancak bir kamu kurumu olan fakültemizin Türkiye için değeri bilinirken, yalvarma ve şükretme durumunu anlamıyoruz. Bir işi halletmek için adamını bulma sorunu burada da iş başında olmamalı. Esas olan Türkiye’nin en temel tıp fakültesine, devletin hiçbir isteğine ve teşekkürüne gerek duymadan, devlet olmanın sorumluluğuyla hareket ederek hak ettiği binalara kazandırmak olmalıdır.

KARAYOLLARI VE KÖPRÜLER İÇİN AYIRDIĞI GİBİ, FAKÜLTESİMİZİN AYRICA BÜTÇE AYIRTMASI GEREKİR: Fakültemiz nasıl yıllardır otoyollara, köprülere ve diğer kamu binalarına bütçe ayırıyorsa, fakültemiz de bütçe ayırmalıydı ve bu çok önceden yapılmalıydı. Erken başlamak bir dekanın avantaj olarak göreceği bir şey olmamalı. Keşke devlet üzerine düşen görevi yerine getirmiş olsaydı, uzun yıllar rektörlük yapan hocamız binalara fon aramak yerine ‘bilimsel ve akademik çalışmalara ayrılan fonları nasıl daha verimli kullanabiliriz’ diye düşünürdü. Yöneticilerimizi ‘ayın sonunu nasıl getiririz, bütçeyi nasıl dengeleriz’ ikilemine sokanlar unutmasınlar ki bir çıpa bir de diğer var.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu